Osmanoğluları, on dördüncü asrın başında Anadolu’nun kuzeybatısındaki Bitinya’da kurdukları beyliklerini tarihleri boyunca cihan devletine (imparatorluğa), topraklarını da üç kıtaya at sırtında genişletir. Bunu Osmanlı öncesi Türk-İslam medeniyet birikimi üzerine inşa ederken kendilerinde olmayan ve muhtaç oldukları bilgileri ve teknolojileri alma hususunda tereddüt etmemişlerdir. Zaman içerisinde Osmanlılar ile Avrupalılar arasında dengelerin ekonomik, siyasi ve teknolojik açıdan aleyhlerine dönmeye başlamasıyla yeni arayışlara girişmişler ve muhtaç oldukları unsurları seçici bir şekilde aktarmayı başarmışlardır. Bu kitapta, Osmanlıların, Batı teknolojisi, bilimi ve modern eğitim konularında attıkları ilk adımların hikâyesi anlatılmaktadır. Osmanlılar, klasik dönemden yani on beşinci ve on altıncı asırlardan itibaren ihtiyaç duydukları özellikle harp teknolojisi, madencilik, haritacılık ve pusula ile mekanik saatçilik konularında Batı’daki bu gelişmeleri değişik vasıta ve yollarla fakat seçici bir tavırla takip ederek başarılı bir şekilde transferini gerçekleştirmiştir. On sekiz ve on dokuzuncu yüzyıllarda hem teknoloji transferi teşebbüslerini hem de mevcut ekonomik altyapılarını sanayileşmeye yönlendirme gayretleri olmuştur. II. Mahmut’tan itibaren eğitim müesseselerinin kurulması ve burada modern bilimin ve teknik eğitimin yerleşmesi hususunda önemli adımlar atmışlardır. Mühendishanelerin ve tıbbiyelerin kurulmasıyla yetişen pek çok askerî ve sivil uzman kendi sahalarında eserler vermiş ve ileri adımlar atmışlardır. Buna paralel olarak, Türkçenin bilim dili olması konusunda önemli gelişmeler sağlanmıştır. Modernleşme yolunda bir başka önemli adım ise Türk hukukunda var olmayan tüzel kişilik kavramının yerleşmesi ve buna bağlı olarak ilmî ve mesleki cemiyetlerin kurulmasıdır. On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ve yirminci yüzyılın başında haberleşme ve ulaştırma teknolojilerinde hızlı aktarmaların ve adaptasyonların olduğunu görüyoruz. Öyle ki, Osmanlılar, Birinci Dünya Savaşı’nda devletlerinin müdafaasını altı yüz sene önceki ecdadı gibi at sırtında değil bu sefer uçak kokpitinde yapmışlardır. Bu kitap, 1980’den bu yana kırk yıllık bir süre zarfında resmî arşivlere ve Osmanlı aydınları ile devlet adamlarının eserlerine; Türkiye’de ve yurtdışında bu sahalarda yapılan öncü çalışmalara dayanarak hazırlanmıştır. İhsanoğlu, bu kitapta, uzun yıllar Osmanlı tarihinin modernleşme gayretlerini karalayan önyargıları yıkarak yeni bilgiler ve yorumlarını okuyucunun bilgisine sunmaktadır.